Arkadaş çevresinde, okulda, ailede, dışarıda, heryerde herşeyle ilgili konuşuluyor. Hep birşeyler bekleniyor ve empoze ediliyor. Bazılarını reddetmeyi başarsak bile bazılarını reddedemiyoruz. Hatta öyle güzel sunuluyor ki önümüze, kanıyoruz, biz de istiyoruz. Altında yatan kötülükleri görmeden… Biraz zaman geçtikten sonra şayet anlamışsak bize iyi gelmediğini, bu sefer de vazgeçmek için çabalıyoruz. Kimseye bir şey söylemediğimiz için bu savaşı yalnız kazanmaya çalışıyoruz. Bu yalnızlık yavaş yavaş çaresizliğe ve hatta depresyona bile sürükleyebiliyor. Aynaların yalan söylemeye başladığı zamanlardır bunlar… 🙂 Kimi şeyler de günümüzün en popüleri! Sübliminal mesajlar. Seyrettiğin televizyon, (bkz.klipler, diziler, filmler, vs…), dinlediğin şarkılar, okuduğun kitaplar…Hepsi birer bilinçaltı silahı gibi seni gerçek kimliğinden uzaklaştırmaya çalışıyor. Birkaç ay önce okuduğum harika bir kitaptan daha önce hiç duymadığım birşey öğrendim; backmasking! yani, Arka Planı Perdeleme.
Direkt kitaptan alıntı yapmak isterim;
Arka planı perdeleme, bilinçli bir şekilde şarkının içerisinde tersten kaydedilmiş mesajlar yerleştirilmesine denir. Bu mesajlar, şarkıyı geri çalarken kolayca deşifre edilebilir ve değişik yöntemlerle şifrelenebilir. {KANDIRILDIK – Aleksandra Koryürek}
Evet. Durum bu kadar vahim. Aman ne olacak dediğim herşeyin bilinçaltıma yerleşiyor olması, aslında bana kim olduğumu unutturuyor olduğunu unutmamam gerekiyor. Kulak vermemem gereken seslere kulak verdikçe, kendime karşı yabancılaşacağım ve kendimle ilgili bu yolculukta çıkmaza girip büyük olasılıkla yanlış seçimler yapacağım. Basit gördüğüm herşey ve boşverdiğim her ses benden daha güçlüyse durum daha da zorlaşıyor. Bir kere, kadın kendi kendisinin zayıflıklarını bilmiyorsa, ya da biliyor ama gururuna yediremiyorsa, kolay bir av olması daha muhtemel. Dolayısıyla sana sunulan her tepsinin muhasebesini yapabilmen için, sanırım önce zayıf noktalarını ve boşluklarını keşfetmekle başlayabilirsin. Zira sesleri tanımak, kimi dinleyip kime kulak tıkaman gerektiğini bilmek, o kadar da kolay değil.
Yıllarca kulak vermemem gereken seslere kulak verdim. Bu, güzel olabilecek zamanlarımı karanlığa dönüştürdü. Kimi zaman da güzel olduklarını düşündüğüm zamanların esasında masa altına süpürmek olduğunu keşfettim. Yani şöyle; o zamanların güzel olmadığını biliyorsun ama hiç bozuntuya vermeden geldiği gibi yaşıyorsun. Tozu, pisliği dumana katıp, tamamen temizlemek yerine, masanın altına süpürüyorsun. Sonra gün geliyor, evinde biryerlerde (yüreğinde) kötü kokular geliyor burnuna. Fakat sesler çoğaldığından ve sen sesleri ayıramadığından, kokunun nereden geldiğini bulamayabiliyorsun….
Acaba kokunun yerini tarif edebilecek birine ihtiyacın olabilir mi? 🙂